Firavun, eski Mısır krallarının unvanıdır. Hz. Musa’nın karşısındaki Firavun, Haman ve Karun birer tarihi şahsiyet olmanın yanında, birer sembol olarak da anlatılır. Kur’an bu şahsiyetlerin yaptıkları zulmü anlatırken mü’minleri ve mü’minlerin idarecilerini onlar gibi olmamaları için uyarmaktadır.
Tarihin her döneminde Firavunlar, Haman ve Karunlar bulunmuştur. Kendi şahsi ihtiraslarını gerçekleştirmek için her şeyi mubah gören, kendilerine tabi olan insanları köleleştiren bu zihniyet mensuplarının hakimiyeti hiçbir zaman uzun ömürlü olmamıştır.
Büyük devlet adamı, Nizam-ül Mülk “Siaysetname” adlı eserinin girişinde “ Küfr ile abad olunur, zulm ile abad olunmaz” tespitinin gerçekliğini tarih sayfalarına baktığımız zaman rahatlıkla görebiliriz. Bunun için uzak tarihlere gitmeye gerek yok, yakın tarihte Sovyetler Birliğinde yaşanan olaylara bakmak yeterlidir.
“Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. Musa ile mücadelesi anlatılan Mısır kralı Firavun insanlık tarihinin en büyük zalimlerinden biridir.
Kur’an’da yetmiş dört yerde geçen Firavun Hz. Mûsâ’nın karşısında yer alan, büyüklük taslayan, böbürlenen, ilâhlık iddiasında bulunacak kadar kendini beğenen, Musa’nın tanrısına ulaşmak için kuleler yaptıracak kadar taşkınlık gösteren, halkını küçümseyip zayıfları ezen, gerçeklere sırt çeviren bir kral olarak tasvir edilmektedir.
Çeşitli ayetlerin, Firavun’u fert olarak ele almaktan çok onu erkanıyla birlikte zikretmesi dikkat çekicidir. Birçok ayette Firavun’un ailesi (âl-i Fir‘avn), avenesi (mele’), kavmi ve askerleriyle (cünûd) birlikte anılması onun tek bir kişi olmaktan ziyade bir sembol olarak takdim edildiğini göstermektedir. Musa insanlık tarihinde hak, adalet ve sağ duyuyu temsil eden nübüvvet zincirinin bir halkasını oluştururken Firavun, Karun, Haman ve taraftarları bunun karşısında yer alan bir zihniyeti temsil etmektedirler.” (Ömer Faruk Harman, İslam Ansiklopedisi,C.13, Firavunmd.)
“Bu üç din düşmanı, nefsin arzularına son derece düşkün olma konusunda ortaklardır. Ancak bunu değişik yönlerde sergilerler: birisi, bütün yönleriyle hayata hakimiyet ve ilahlık iddiasında bulunan Firavun; diğeri, kutsal olanla ilişkileri elinde tuttuğunu söyleyip bundan çıkar elde eden Başrahip Haman; üçüncüsü ise zenginliğinin boyutu konusunda darbı mesel haline gelen ama kendisine imtihan için verilen bu zenginliklerin bir emanet olduğunu unutup kibre kapılan Karun. Diğer bir bakışla zalim idareyi ve idareciyi Firavun; zalim beyni ve bilgiyi Haman; zalim destekçiyi ve kara sermayeyi de Karun temsil etmektedir.” (Hadislerle İslam, C.6, S.151)
Saltanatına İsrail oğullarından yeni doğan bir çocuğun son vereceğini rüyasında gören Firavun, İsrailoğullarının dünyaya yeni gelen erkek çocuklarını öldürerek tedbir almasına rağmen, hakimiyetine son verecek olan Hz. Musa’yı kendi sarayına alarak beslenmesine ve büyümesine kendi elleri ile vesile olmuştur.
Zulmün zirvesinde yer alan bu üçlü ellerindeki tüm imkanlara, saltanatlarının ve sermayelerinin devamı için aldıkları tüm tedbirlere rağmen hakimiyetlerini koruyamamışlardır.Firavun ve adamları,Hz. Musa(AS)’ın peygamberliğine inananİsrailoğullarını yakalayarak cezalandırmak isterlerkendenizde boğulmuşlardır. Boğulurken gerçeği gören Firavun, Musa’nın Rabbine iman ediyorum demişti ama iş işten geçmişti. Asırlar öncesinde zulmü ile meşhur olan, insanlara akıl almaz işkenceler yapan Firavunun akıbetini Rabbimiz Kur’an-ı Kerimde şöyle bildirmektedir:
“İsrailoğullarını denizden geçirdik. Firavun da, askerleriyle birlikte zulmetmek ve saldırmak üzere, derhal onları takibe koyuldu. Nihayet boğulmak üzere iken, “İsrailoğulları’nın iman ettiğinden başka hiçbir ilah olmadığına inandım. Ben de müslümanlardanım” dedi.
Şimdi mi?! Oysa daha önce isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun.” (Yunus 90-91)
“Biz de onu ve askerlerini yakaladık ve onları denize attık (Orada boğuldular). Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bak!
Biz onları, ateşe çağıran öncüler kıldık. Kıyamet günü de kendilerine yardım edilmeyecektir.
Bu dünyada onları lanete uğrattık. Kıyamet gününde de onlar iğrenç kılınmış kimselerden olacaklardır.” (Kasas 40-42)
“Sizden kim de zulüm ve haksızlık ederse ona büyük bir azap tattırırız.” (Furkan 19)
Unutmayalım ki, Zulm ile âbâd olanın sonu berbâd olur.
Son Yorumlar