Suudi Arabistan’da 4 Kasım gecesi aralarında prenslerin, bakanların ve üst düzey yöneticilerin olduğu onlarca kişi yolsuzluk bahanesi ile gözaltına alındı. Yaşananlar yapılan yolsuzluklara gerçekten müdahale mi yoksa sarayın kendi geleceklerini garantiye almak için yaptığı bir saray darbesi mi? Yolsuzluğu yaptığı iddia edilenlerin çoğunluğunun prenslerden olması hanedan içi bir hesaplaşma mı? yoksa geçtiğimiz yıllarda bölgede başlayan Arap Baharının yeni safhasının işaret fişekleri mi?

Suudi Arabistan’ın başında 81 yaşında Kral Selman bin Aziz var. Halen hasta. 21 Haziran 2017’de Kral Selman yeğenini azlederek Veliaht Prensliğe 31 yaşındaki oğlu Muhammed bin Selman’ı getirdi. Muhammed bin Selman yolsuzlukla mücadele kurulunun da başında.

Veliaht prens Muhammed bin Selman 26 Eylül’de Suudi Arabistan’da uygulanmakta olan kadınlara araç kullanma yasağını –kademeli olarak da olsa- kaldırdı.

24 Ekim 2017’de Vahabiliğin yerine “ılımlı İslamı” esas almayı hedeflediklerini söyledi.

Selman, Saudi Aramco’nun borsaya açılmasını isteyerek Uluslararası sermayeyi mutlu edecek vaatlerde bulundu.

Selman’ın söylem ve icraatları geniş yankılar uyandırdı. Tepki gösterenler de takdir edenler de oldu.

Müslümanı Müslümana kırdırma projeleri devrede

İslam ülkeleri arasında Müslümanı Müslümana kırdırma projesi olarak mezhep çatışmalarını körükleyen emperyalist güçler, bir taraftan İran’ın şii yayılmacılığına göz yumarken diğer taraftan İran’ı İsrail’in ve bölgede hakimiyet kavgası veren süper güçlerin baş düşmanı olarak görmektedirler. İran; Yemen’de, Irak’ta, Suriye ve Lübnan’da nüfuzunu genişletmeyi sürdürmektedir. İsrail, ABD ve onların işbirlikçilerine karşı devamlı surette tehditlerini de savurmaktadır. İran tehlikesi bahane edilerek bölge ülkeleri silahlandırılmakta, işbirliği gerekçesi ile de işgal orduları yerleştirilmektedir. Ortadoğu coğrafyasında yer alan birçok devletin başında bulunanlar sahip oldukları iktidar koltuklarını emperyalistlere borçlu olduklarından, saltanatlarının devamı için efendilerinin buyruklarının dışına çıkamamaktadırlar. Söz dinlemeyen, efendilerine karşı çıkanlar da bir bahane ile bertaraf edilmektedirler. BOP’un kurulması ve Arap Baharı ile başlayan sürecin Ortadoğu coğrafyasını ne hale getirdiğini görmeyen kalmamıştır. Şimdi de İran tehlikesi bahane edilerek bölgede hakimiyetlerini perçinlemek isteyenler yeni bir oyunun peşindedirler.

Suudi Arabistan’a operasyonlar öncesi Yemen’den başkent Riyad’a atılan ve imha edilen balistik füzenin İran’ın desteklediği milisler tarafından atıldığı iddiasının yapılması dikkat çekicidir. İran Dışişleri Sözcüsü Behram Kasımi, Yemen’den Riyad’a atıldığı belirtilen balistik füzenin arkasında İran’ın olduğu suçlamalarını ‘adaletsiz, sorumsuz, yıkıcı ve provokatif’ olarak nitelemiştir. Bunlar da gösteriyor ki Emperyalizmin emrindeki güçler bölge üzerinde yeni eylemler ve operasyonlar için Müslümanları kullanarak provokasyonlar yapmaktadırlar.

İsrail ve ABD operasyonlara neden destek vermektedir?

Muhammed bin Selman’ın İran’a karşı kararlılıkla karşı koyabileceği izlenimi vermesinden dolayı Suudi Arabistan’da güçlendirilmesi ve muhalif olma ihtimali olanlarının da ortadan kaldırılması gerektiği için mi operasyonlar yapılmaktadır?

İsrail ve ABD’nin bunlar iyi çocuklardır diye yapılan operasyonlara destek vermesi ve İran’ı da hedef göstermeleri normal midir?

İslam ülkeleri bölge üzerinde sergilenen oyunlar karşısında tavrını net olarak neden ortaya koyamamaktadır?

Müslümanlar kendi aralarındaki anlaşmazlıkların çözümü konusunda neden yardımı bir diğer islam ülkesinden değil de emperyalizmin emrindeki ülkelerden almaya çalışmaktadır?

Suudi Arabistan dünyanın en büyük savunma harcamalarını yapan bir ülke olarak savunma sanayi üreticilerinin en önemli müşterisi. ABD Başkanının kısa bir süre önce Suudi Arabistan’a yaptığı ziyaret esnasında 280 milyar dolarlık işbirliği anlaşması yapılmıştı. Bu anlaşmanın 110 milyar dolarlık kısmı silah siparişi ile ABD tarihinin en yüksek silah anlaşması olarak gerçekleşmişti. Bu anlaşma ile ABD’ye karşı sadakatini ve güveni tazeleyen Suudi yönetimi bölgede ABD’nin yapacağı operasyonlar için kendi saltanatlarının devamı karşılığında anlaşma mı yapmışlardır?

Seçim kampanyası süresince Müslümanlar hakkında yaptığı açıklamalarla dikkat çeken Trump, Müslümanların ABD’ye geçişinin yasaklanmasını da istemişti. Göreve başladıktan hemen sonra çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu 7 ülkeye de seyahat yasağı getirmişti. İslam ve Müslümanlar hakkındaki düşüncesi kin ve nefret üzerine kurulu bir kişiye Suudi Arabistan’ın en büyük sivil onur madalyası olan Abdülaziz madalyası verilmesini hangi aklıselim sahibi takdir edebilir?

Ortadoğu’da bulunan ülkeler savunma harcamalarını neden bir başka Müslüman ülkeden gelecek saldırı endişesinden dolayı yapmaktadırlar?

Irak’ın kuzeyine ABD tarafından gönderilen 3 bin tır silah ve mühimmatın Suudi Arabistan operasyonları ile direk veya dolaylı bir bağlantısı var mıdır?

Suudi Arabistan’da operasyonların başladığı gün Lübnan Başbakanı Saad Hariride Riyad’da düzenlediği basın toplantısıyla görevinden istifa ettiğini duyurmuştu. Daha önce pek örneği görülmemiş bu istifasının gerekçesi olarak da İran’ın Hizbullah üzerinden ülkesini kontrole almaya çalışmasını gösterdi; “Sonumun babam gibi olmasını istemiyorum” dedi. Babası Refik Hariri başbakan iken 2005’te bombalı saldırıyla öldürülmüştü. Lübnan Başbakanı üzerinden mesajlar verilerek Müslümanlar kamplara ve kutuplara ayrılarak yeni iç savaşların sinyalleri mi verilmektedir?

Soruları çoğaltmak mümkündür. Olayları değerlendirirken görünür sebepleri ile yetinmemeli perde arkasında hangi plan ve oyunların yattığı dikkatlice izlenmelidir. Emperyalizmin bölge üzerinde hedefleri ve hedefe ulaşmak için takip ettiği stratejiler öğrenilmeden, düşmandan üstün bir strateji ortaya konulmadan, stratejiyi uygulayacak ehil ve liyakatli kadrolar iş başına getirilmeden yapılacak mücadeleler mevzi kalacaktır. Acilen Müslümanlar uyanmalı, düşman oyunlarını boşa çıkaracak stratejiler belirleyerek kendi aralarındaki birlik beraberliklerini sağlayarak ülkelerine sahip çıkmalıdırlar.