Büyük İslam ve Türk mütefekkiri Mevlâna Celaleddin-i Rumî ölümünün 742.yılında anılıyor.

Milletimizin yetiştirdiği büyük dehalardan olan Mevlana’nın düşüncesinin temelinde İslam vardır. Eserlerinde ve sohbetlerinde Kur’an ve Peygamber Efendimizden sık sık söz eden Mevlana, çevresine kendi metodu ile İslam’ı tebliğ etmeye, yaşantısıyla da örnek olmaya çalışmıştır.

Mevlana’nın insan sevgisi, hoşgörü anlayışı, insanlarla ilişkisi, olaylara bakışı hep takdir edilmiştir. İnancından aldığı yüce değerlerle dönemine ışık saçan Mevlana; aradan asırlar geçmiş olmasına rağmen gerek İslam dünyası, gerekse de Amerika’dan Japonya’ya kadar çok sayıda ülkede takdir edilen, takip edilen ve hayran olunan bir mütefekkir olmuştur.

Şeb-i Arus törenleri için ülkemizden ve dünyanın dört bir tarafından insanlar akın akın her yıl Konya’ya gelmektedirler. Mevlana hayranı olan bu insanlara katıldıkları programlarda Mevlana vesilesiyle İslam’ın mesajı verilmelidir. İnsanlığın Mevlana vesilesi ile İslam’la tanışması ve İslam’ın güzelliklerinin hayatlarında yaşanılır hale getirilmesi lazımdır. Bugün, insanlığın her zamankinden daha fazla Hak din İslam’a, İslam’ın hoşgörü ve barışçı mesajları ile tanışmaya ve yaşamaya ihtiyacı vardır.
Anma programını yalnız sema ve tasavvuf musiki konseri ile geçiştirmek binlerce kilometre uzaklardan gelen insanların ruh dünyalarına bir şey vermeden geri dönmelerini sağlar. Unutmayalım ki, İslami mesajlardan yoksun bir program Mevlana düşüncesinin ve inancının yanlış anlaşılmasına sebep olur.

“Ben sağ olduğum müddetçe Kur’an’ın bendesiyim
Ben, Seçilmiş Muhammed’in yolunun toprağıyım
Eğer birisi benden bundan başka söz naklederse
Ben ondan da bizarım, naklettiği sözlerden de bizarım” diyen Mevlana kendisinden nasihat isteyen Emîr Muîneddin Pervâne’ye âyet ve hadisin muktezâsınca amel etmeyi tavsiye ederek aralarında şu konuşma geçer:

“Kur”ân-ı Kerîm”i ezberlediğini duydum” dedi. O” da evet diye cevap verdi.

“Ayrıca hadisler hakkında Câmi”ül-usûl”ü okuduğunu ve Sadreddin”den dinlediğini duydum.” buyurdu. Pervâne yine evet dedi. Bunun üzerine Mevlânâ:

“ Mâdem ki Allah ve Rasûlü”nün sözlerini okuduğun, gerektiği gibi bahsettiğin ve bildiğin halde, o sözlerden nasîhat almıyorsan ve hiçbir âyet ve hadisin muktezâsınca amel etmiyorsan, edemiyorsan, benim nasîhatimi nasıl dinler ve ona nasıl uyarsın” dedi.

Mevlânâ, eserlerinde peygamberlere, onların mücadelelerine ve ahlâkî güzelliklerine sıkça yer verir.

Mevlânâ, Hz. Muhammed (sav)’i sevmeyi ve onun yolundan gitmeyi gerekli görür. Hz. Muhammed (sav)’e candan bağlı olan Mevlana bunu düşünce ve yaşayışıyla ortaya koymuştur.

Mevlana’nın ana dayanağı Kur’ân ve Hz. Peygamber’in hayatı, ana hedefi ise, Rubâiler’inde ve diğer eserlerinde açıkça söylediği gibi, bu iki kaynağa uygun bir hayat sürmektir. Onun ana kaynağı veya temel dayanakları olan Kur’ân’ı ve Hz. Muhammed (sav)’i tanımadan Mevlânâ’yı gerçek anlamda tanımak mümkün görünmemektedir.

Mevlana anılırken, yüceltmeci veya indirgemeci bir anlayışla ele alınarak farklı bir noktaya götürülmemelidir.

Mevlana’ya hayranlıklarını her ortamda dile getiren, Mevlana programları için binlerce kilometre yol gelen insanlara bu vesile ile İslam’ın mesajını güzel bir şekilde verebilirsek, onların İslam’ın mesajları ile geri dönmelerini sağlayabilirsek dünyada huzurun ve barışın gelmesine, hoşgörü ile problemlerin çözümüne katkıda bulunmuş oluruz.

Mevlana düşüncesinin temeli olan İslam’ın daha iyi anlaşılıp yaşanması temennisi ile…

YORUM YAZ