Anadolu’da çiftçilik yapanlar bilir. Genellikle Anadolu köylüsünün tarlaları küçük olur. Küçük olan tarlada traktör kullanılamadığından, tarımın kara sabanla yapıldığı dönemlerde tarlaları ekine hazırlanmak için genellikle öküzler kullanılarak topraklar sürülürdü.
Bunun için iki öküzün boynuna boyunduruk geçirilerek saban hazırlanır. Çiftçi bir elinde sabanın sapı, diğer elinde de öküzleri hizaya sokmak için kullanacağı öğenderesi bulunurdu. Öküz yavaş hareket edince, komşu tarlanın sınırını geçmeye kalkınca çiftçi elindeki öğendere ile öküzün kaba etlerine dokunarak çiziye gelmesini sağlardı.
Öğenderenin ne olduğunu yeni yetişen nesil bilmeyebilir. Hayvanları dürtmekte kullanılan ucunda çivi bulunan değneğe öğendere denir. Bazı bölgelerde buna üvendire de denilmektedir…..
Çiftçinin tarlası ile birlikte en büyük sermayesi, öküzü ve öküzleri verimli kullanmak için kullanacağı öğenderesidir. Öküz deyip geçmeyin, çiftçi onu daha tosunken alarak yavaş yavaş çiftte kullanmaya alıştırır. Bunun için çiftçiler ilerde öküz olacak tosunları iyi terbiye etmenin yollarını ararlar.
Otun, ekinin kağnı arabası ile taşındığı, tarlaların kara sabanla, pullukla sürüldüğü, yani tarımın öküz gücü ile yapıldığı dönemlerde boyunduruğa yeni yeni alıştırılan öküz adayları yani tosunlar, önce tecrübeli bir öküzün yanında boyunduruğa koşularak tarlada nasıl hareket edeceğinin öğrenmesi sağlanırdı. Böylece tosunun bir delilik
yapıp arabayı, çifti, çubuğu alıp kaçması da önlenirdi.
Tecrübeli bir çiftçi, tecrübeli öküzünün yanına koştuğu tosunu, araba çekmeye, tarla sürmeye alıştırmaya çalışıyor. Tosun yaramazlık yaptıkça, yoldan dışarı kaçmaya çalıştıkça çiftçinin kamçısı “paat” diye öküzün sırtına iniyor. Öğenderesi kaba etini dürtüyordu. Bir, iki, üç… bu iş çokça tekrarlanınca onları gözetleyen ve meseleyi anlamayan biri çiftçiye yaklaşarak soruyor. Hemşehrim, diyor, epey zamandır size bakıyorum. Yaramazlık yapan tosun, sen ise sürekli öküze dayak atıyorsun, bu ne iştir?
Tecrübeli çiftçi, tam ders alınacak bir cevap veriyor:
“Sen anlamazsın evlat, öküz göz etmese tosun delilik yapamaz. Yani bunun gönlü olsa, o tosunu yolda ip gibi dümdüz götürebilir, öküz istemese tosun yaramazlık yapamaz, yoldan çıkmaya teşebbüs edemez.”
Uyarılar ego tatminine yönelmeden, insanları rencide etmeden yapılmalı
Öküzün göz etmesi ile dellenen tosunların çifte alıştırılması ve delilenmelerinin önlenmesi, çiziyi aşan öküzlerin hizaya getirilmesi için geçmişte kullanılan öğendere günümüzde de insanlar için değişik araç ve yöntemler kullanılarak devam ediyor.
İnsan, fıtratı gereği hata yapabilir. İstikametten ayrılabilir. Doğru ile yanlışı karıştırıp batıl yollara sapabilir. Rabbimiz, insanların istikametlerini bozdukları, tevhidden uzaklaştıkları dönemlerde göndermiş olduğu peygamberlerle insanların istikametlerini düzeltmelerini, kulluk vazifelerini unutmamalarını istemiştir. Bir mü’min, kardeşlerinin yanlışlarını gördüğü zaman nemelazımcılık yaparak görmemezlikten gelemez. İmkânları ölçüsünde uyarılarını ego tatminine yönelmeden, karşıdaki insanları rencide etmeden yapmalıdır. Amirinden memuruna, işçisinden patronuna, yönetilenden yönetene kadar herkesin Rabbimizin “emredildiğin şekilde dosdoğru ol” emri ilahisine uyarak istikametlerini korumaları, istikametlerini bozanları da uyarmaları gerekmektedir.
Son Yorumlar