İnsanlığa hidayet rehberi olarak gelen yüce kitabımız Kur’an’a göre hayatımızın her anını inşa etmek zorundayız. Kur’an sevap kazanmak için değil amel etmek, ona göre hayatımıza yön vermek için nazil olmuş bir kitaptır.

Kur’an-ı Kerim’in konusu ne sadece inanç esasları ne ahlâk esasları ne de hukuktur.  Kur’an’ın ele aldığı temel konular; iman esasları ve tevhid, nübüvvet, ahiret, ibadetler, Muamelat (Fert, toplum ve devlet ilişkilerini düzenleyen hükümler. Alışveriş, emanet, miras, aile hayatı, nikâh ve boşanma gibi temel hükümler.), Ukubat (toplumun düzenini bozan, temel hak ve hürriyetleri tehdit eden ve insan haklarını çiğneyen kişilere uygulanacak cezalar), ahlâk, geçmiş milletlerin kıssaları, dualar ve cihattır.

Ayetlerin Kur’an-ı Kerim içerisinde dağılımına baktığımız zaman;

“Kur’an’daki konuları ve ayetlerdeki geçiş yoğunluğunu şu yedi maddede gösterebiliriz;

1.Son Peygamberin Tevhid Mücadelesi 1920 ayet, altı bin küsur Kur’an ayeti içerisinde % 30.

2.Kıyamet ve Ahirete Yönelik Ayetler: 1643 ayet, % 25.

3.Geçmiş Peygamberlerin Tevhid Mücadelesi: 1500 ayet, % 23.

4.Son Peygamberin Çağdaşları ve Ümmetiyle Olan İlişkileri: 736 ayet, (Kitap ehli: 280, Müslümanlar: 456), % 11.

5.Hükümler (Terbiye, Ahlâkî ve Fıkhî bağlamda): 436 ayet, % 7.

6.Cihâd (soğuk ve sıcak savaş): 260 ayet, % 4.

7.Diğer Konular (İnsanın yaratılışı, şeytan, cin, Hz. Peygamberin ailelerine ilişkin hükümler): 203 ayet, % 3.” (1)

Verilen bu rakamlardan hareketle şu tespitleri yapabiliriz: Kıyamet ve Ahiret ahvaline yönelik ayetler, Kur’an’ın beşte birini oluştururken hüküm ayetleri ise yaklaşık olarak yüzde 7’de kalmaktadır.

 

Kur’an’da hüküm bildiren ayet sayısı

“Kur’an-ı Kerim’in büyük bir kısmı Mekke’de, geriye kalan kısmı da Medine’de nazil olmuştur. Mekkî ayet ve sureler, daha çok iman esasları, ibadet, dua, öğüt ve ahlaki hükümleri içine alır. Ahkam ayetleri ise, daha çok Medeni ayet ve surelerde yer almaktadır. Altı binden fazla ayet ihtiva eden Kur’an’ın doğrudan doğruya ameli ve teşri hükümler bildiren ayetleri, elbette İslam Hukukunun anayasasını teşkil eder ve bu ayetlerin sayısı ikiyüzü geçer. Dolaylı olarak veya tefsir suretiyle hüküm istinbat edilen ayetlerde onlara ilave edilirse, sayıları beşyüz kadarı bulur.” (2)

Kur’an’ın Hakemliğine Başvurmak Kesin Bir Farzdır

“Yüce Allah Kur’an’ın tamamıyla hükmetmeyi emretmiş, ümmetin ve dinin bir takım düşmanlarının saptırmalarına uyarak, onun bir kısmının terk edilmesinden sakındırmıştır.  İlgili ayet şöyledir: “(Sana şu talimatı verdik): Aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet ve onların arzularına uyma. Allah’ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmamalarına dikkat et…” (Maide 49)

Günümüzde bazılarının şöyle dediğini okuyor ve şaşıyoruz: “(Sana şu talimatı verdik): Aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet…” ayeti, Müslümanlara değil, Yahudi ve Hıristiyanlardan oluşan kitap ekline mahsustur. Güya Müslümanların kendilerine indirilen Kur’an’la hükmetmeleri, onun emir ve yasaklarına uymaları gerekmiyormuş ve bu, sadece gayrimüslimler hakkında gerekliymiş! Mâide suresinin 44, 45 ve 47. ayetlerinin de, Kur’an’la hükmetme hakkında değil, Yahudi ve Hıristiyanların Tevrat ve İncil’le hüküm vermesiyle ilgili olarak geldiğini söyleyenlerin sözü de bu kabildendir. İlgili ayetler şöyledir: “Allah’ın indirdikleriyle hüküm vermeyenler kâfirlerin ta kendileridir”, “Allah’ın indirdikleriyle hüküm vermeyenler zalimlerin ta kendileridir”, “Allah’ın indirdikleriyle hüküm vermeyenler fasıkların ta kendileridir. ” (Maide 44, 45, 47)  Bu ayetlerin Yahudi ve Hıristiyanların Tevrat ve İncil’le hüküm vermesiyle ilgili olarak geldiği doğrudur. Fakat ayetler, ister Yahudi, ister Hıristiyan ve isterse Müslüman olsun “Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyen” herkesi kapsayacak genel bir ifade içerecek şekilde gelmiştir. Bu sebeple fıkıh usûlü âlimleri şöyle demiştir: “Özel sebeplere değil, lafızların genel ifadelerine bakılır. ” Kur’an’ın, Allah’ın indirdikleriyle hüküm vermeyi terk ettikleri zaman Yahudi ve Hıristiyanları “küfür”, “zulüm” ve “fısk” ile nitelendirip de aynı fiili işledikleri zaman Müslümanları bu şekilde nitelendirmemesi mâkul değildir. Ancak Allah’ın Müslümanlara indirdiği kitap ehline indirdiğinden başka bir şey olursa o zaman olabilir. Bunu hiçbir Müslüman söylemez. Veya sanki Allah iki ayrı ölçü getiriyor: Hepsinin suçu aynı olduğu halde, Allah’ın indirdikleriyle hüküm vermedikleri zaman Yahudi ve Hıristiyanları “küfür”, “zulüm” ve “fısk” ile nitelendiriyor, fakat Müslümanları bu şekilde nitelendirmiyor.

O zaman, hiçbir şekilde Kur’an hükümlerinden birini terk etmek, herhangi bir iddia veya gerekçeyle bu yüce kitabın ayetlerinden birini -veya bir ayetin herhangi bir cümlesini— ihmal etmek caiz değildir. Aksi halde Allah’ın bu sebeple kendilerine çıtlatmada bulunduğu ve en şiddetli azapla tehdit ettiği İsrailoğullarının durumuna düşmüş oluruz. Yüce Allah  onlar hakkında şöyle buyurmuştur:  “…Yoksa siz Kitab’ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezası dünya hayatında ancak rüsvaylık; kıyamet gününde ise en şiddetli azaba itilmektir. Allah yapmakta olduklarınızdan asla habersiz değildir. “ (Bakara 85) (3)

Kur’an tüm alanlarda genel ilkeleri belirlemiş ve kuralları koymuştur

Kur’an-ı Kerimde ayrıntılı bir şekilde izah edilen hükümlerin sayısı azdır. Kur’an ibadetlerden muamelat ve ukubata kadar tüm alanlarda genel ilkeleri belirlemiş ve kuralları koymuştur. Kur’an-ı Kerim muamelat veya ukubatta uyulacak olan kuralları maddeler halinde sıralamamıştır. Birçok hükmü mücmel olarak beyan etmiştir.  Kur’an’da yer alan bu hükümler Peygamber Efendimiz tarafından açıklanmış ve uygulaması Müslümanlara gösterilmiştir. Örneğin namaz vakitleri ile rekâtların sayısı, zekâtın miktarı ile haccın nasıl yapılacağına ilişkin hükümler… Peygamber Efendimizin açıklamaları olmasa, bu hükümleri anlamamız ve yaşamamız mümkün değildir.  Kur’an bana yeter, Kur’an’da bulunmayan yorumlar, uygulamalar İslami değil düşüncesine kapılarak oluşturulacak bir İslam Dini anlayışı Kur’an-ı Kerimin özüne ve Peygamber Efendimizin uygulamalarına aykırıdır. İslam’ın anlaşılması için ilk günden günümüze kadar gayret gösteren ilim adamlarının çabaları ve eserlerinden meydana gelen kültür birikiminin heba edilmesidir.

Haricilerin yanlış Kur’an anlayışı ümmete nice acılar yaşattı

“Kur’an’ın hukuki ahkâm içeren ayetlerine göz atacak olursak, onun bir hukuk metni gibi okunmasının önünde zorluklar bulunduğu, gerek birey gerekse toplum ve uluslararası ilişkiler alanında modern hukukun kapsadığı bütün alanlarda Kur’an’ın ayrı ayrı hüküm getirmediği ve böyle bir amacının da bulunmadığı açıkça görülür. Günümüzde hukuk, siyaset ve uluslararası ilişkiler açısından ön plana çıkan birçok tema Kur’an’da yer almamakta ya da ayetlerin dolaylı anlamı içinde kalmaktadır.” (4)

Hariciler de kendilerince Kur’an’a bakıp Allah’ın hükmünü aldılar, ama nice acılar yaşattılar ümmete.

Çünkü Kur’an’ın lafızları çoğu zaman 180 derecelik bir açıya geniş hitaptır. Geneli var özeli var, mutlak veya mukayyedi var. Nüzul sebepleri var. Bu geniş hitap içerisinden sen neyi seçeceksin? İlmi ve metodik bir birikimin/geleneğin yoksa Allah’ın hükmü diyerek öyle şeyler alırsın ki uygulamada dinin temel esas ve gayesinin tam aksine bir sonuç çıkabilir.” (5)

Kitabımız Kur’an’ı anlamak ve yaşamak temennisi ile…

1- Prof. Dr. Ali Akpınar, Kur’an Niçin ve Nasıl Okunmalı, S.42

2- Dr. Abdulkadir Şener, Kıyas İstihsan İstıslah, Diyanet İş. Bşk. Yay. S.35

3- Prof. Dr. Yusuf el-Kardavi, (Çev. Prof. Dr. Abdullah Kahraman), İslam Fıkhını Yeniden Okumak, s.64-65

4- Ali Bardakoğlu, İslam Işığında Müslümanlığımızla Yüzleşme, S.155

5- Ali Bardakoğlu, İslam Işığında Müslümanlığımızla Yüzleşme, S. 271

 

 

YORUM YAZ