İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliği aklı ve irade sahibi olmasıdır. Rabbimiz insana hidayet yolunu da dalalet yolunu da göstermiş nasıl bir hayat yaşaması konusunda tercihi kendisine bırakmıştır.

Kur’an-ı Kerim cennet ehli ile cehennem ehli arasında geçen konuşmalardan temsili bir anlatım yaparak, iki insan tipinin akıbetlerini karşılaştırarak ibret almamız için bizlere anlatmaktadır. İnancın yüklediği sorumlulukla hareket edenler ebedi hayatlarında mutlu bir hayat sürerken, hayatlarını sorumsuzca geçirenlerin ve günlerini gün ederek eğlencelerde, batıl işler peşinde koşanların elem dolu bedbaht bir hayat geçireceklerini, ebedi hayatlarının cehennem olduğunu görünce pişman olacakların ama pişmanlıklarının da fayda vermeyeceğini anlatmaktadır.

Neredeyse beni de helâk edecektin
“Derken birbirlerine yönelip sorarlar.
İçlerinden biri der ki: “Benim bir arkadaşım vardı.”
“Sen de tekrar dirilmeyi tasdik edenlerden misin?” derdi.
“Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı, biz mi hesaba çekileceğiz?”
Konuşan o kimse, yanındakilere, “Bakar mısınız, hâli ne oldu?” der.
Kendisi de bakar ve onu cehennemin ortasında görür.
Ona şöyle der: “Allah’a andolsun, neredeyse beni de helâk edecektin.”
“Rabbimin nimeti olmasaydı, mutlaka ben de cehenneme konulanlardan olmuştum.”
“Nasıl, ilk ölümümüzden başka ölmeyecek miymişiz?
Bize azap edilmeyecek miymiş?”
Şüphesiz bu (cennetteki nimetlere ulaşmak) büyük bir başarıdır.
Çalışanlar böylesi için çalışsınlar!” (Saffat Suresi 50- 61)

Onlar dinlerini oyun ve eğlence edinmişlerdi
“Cennetlikler cehennemliklere, “Rabbimizin bize va’dettiğini biz gerçek bulduk. Siz de Rabbinizin va’dettiğini gerçek buldunuz mu?” diye seslenirler. Onlar, “Evet” derler. O zaman aralarında bir duyurucu, “Allah’ın lâneti zalimlere!” diye seslenir.
Onlar Allah yolundan alıkoyan ve onu, eğri ve çelişkili göstermek isteyenlerdir. Onlar ahireti de inkâr edenlerdir.
İkisi (cennet ve cehennem) arasında bir sur, A’râf üzerinde de birtakım adamlar vardır. Cennet ve cehennemliklerin hepsini simalarından tanımaktadırlar. Cennetliklere, “Selâm olsun size!” diye seslenirler. Onlar henüz cennete girmemişlerdir, ama bunu ummaktadırlar.
Gözleri cehennemlikler tarafına çevrildiği zaman, “Ey Rabbimiz! Bizi zalim toplumla beraber kılma” derler.
A’râftakiler, simalarından tanıdıkları birtakım adamlara da seslenir ve şöyle derler: “Ne çokluğunuz, ne de taslamakta olduğunuz kibir size bir yarar sağladı!”
“Sizin, ‘Allah bunları rahmete erdirmez’ diye yemin ettikleriniz şunlar mı?” (Sonra cennetliklere dönerek) “Haydi, girin cennete. Size korku yok. Siz üzülecek de değilsiniz” derler.
Cehennemlikler de cennetliklere, “Ne olur, sudan veya Allah’ın size verdiği rızıktan biraz da bizim üzerimize akıtın” diye çağrışırlar. Onlar, “Şüphesiz, Allah bunları kâfirlere haram kılmıştır” derler.
Onlar dinlerini oyun ve eğlence edinmişler ve dünya hayatı da kendilerini aldatmıştı. İşte onlar bu günlerine kavuşacaklarını nasıl unuttular ve âyetlerimizi nasıl inkâr edip durdularsa, biz de onları bugün öyle unuturuz.” (A’raf Suresi 44-51)

İman edenlerin kalplerinin saygı ile ürpermesinin zamanı gelmedi mi?
“Münafık erkeklerle münafık kadınların, iman edenlere, “Bize bakın ki sizin ışığınızdan biz de aydınlanalım” diyecekleri gün kendilerine, “Arkanıza (dünyaya) dönün de bir ışık arayın” denilecektir. Derken aralarına kapısı olan bir sur çekilir. Bunun iç tarafında rahmet, onlar (münafıklar) tarafındaki dış cihetinde ise azap vardır.
(Münafıklar) mü’minlere şöyle seslenirler: “Biz de (dünyada) sizinle beraber değil miydik?”
(Mü’minler de) derler ki: “Evet, fakat siz kendinizi yaktınız. Başımıza musibetler gelmesini gözlediniz, şüphe ettiniz. Allah’ın emri gelinceye kadar kuruntular sizi aldattı. O çok aldatıcı (şeytan) Allah hakkında da sizi aldattı.”
Bugün artık ne sizden, ne de inkâr edenlerden bir fidye alınır. Barınağınız ateştir. Size yaraşan odur. Orası gidilecek ne kötü yerdir!
İman edenlerin Allah’ı zikretmekten ve inen haktan dolayı kalplerinin saygı ile ürpermesinin zamanı gelmedi mi? Daha önce kendilerine kitap verilip de, üzerinden uzun zaman geçen, böylece kalpleri katılaşanlar gibi olmasınlar. Onlardan birçoğu fasık kimselerdir.” Hadid Suresi 13- 16)

Sizi cehenneme ne soktu?
“Onlar cennetlerdedirler. Birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve dönüp onlara şöyle derler: “Sizi Sekar’a (cehenneme) ne soktu?”
Onlar şöyle derler: “Biz namaz kılanlardan değildik.”
“Yoksula yedirmezdik.”
“Batıla dalanlarla birlikte biz de dalardık.”
“Ceza gününü de yalanlıyorduk.”
“Nihayet ölüm bize gelip çattı.”
Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez.” (Müddessir Suresi 40- 48)

Bugün de mü’minler kâfirlere gülerler
“Şüphesiz günahkârlar, (dünyada) iman edenlere gülüyorlardı.
Mü’minler yanlarından geçtiğinde, birbirlerine kaş göz ederek onlarla alay ediyorlardı.
Ailelerine dönerken zevk ve neşe içinde gülüşe gülüşe dönüyorlardı.
Mü’minleri gördükleri vakit, “Hiç şüphe yok, şunlar sapık kimselerdir” diyorlardı.
Hâlbuki onlar, mü’minlerin başına bekçi olarak gönderilmemişlerdi.
İşte bugün de mü’minler kâfirlere gülerler.
Koltuklar üzerinde (etrafı) seyrederler.
Nasıl, kâfirler yapmakta olduklarının karşılığını buldular mı? (Mutaffifin 29- 36)
Ebedi alemde mutlu bir hayat yaşamak istiyorsak hayatımızın her alanında sorumluluklarımızın bilincinde olarak hareket etmeliyiz.

YORUM YAZ